Rusya’nın Ural Dağları eteklerindeki şehri Perm’de yaşayan Müslüman Tatarlar, 1903’te şehirlerinde bir cami ve medrese yaptırmışlar, ismini de Hamidiye koymuşlardı. Büyük bir heyecanla, bu camiinin bir fotoğrafını (Sibirya’da Perm kasabasında yeni inşa edilip Hamidiye ismi verilen cami notuyla beraber) ve yazdıkları mektubu, bütün müslümanların merkez addettiği İstanbul’da neşredilen Servet-i Fünun dergisine gönderdiler…
‘…Bu beldede bundan elli sene önce bir tek Müslüman hanesi yok idi. Takriben elli sene önce buraya Kazan civarındaki Bakırcı köyünden Hibetullah adlı biri gelmiş, ufak bir ticaret kapısı açmış, sonra her taraftan peyderpey Müslümanlar gelmişlerdir. Burada zenginlerin az olmasından dolayı ne mektep ne medrese ne de mescid vardı. Bununla beraber, Hibetullah Baba’nın oğlu Cihanşa Efendi’nin himmetiyle kendi hanesinde 200’e yakın Müslüman evladına 20 seneden beri dini ilimler öğretilmekteydi. Müslümanlar günlük farz namazlarıyla cuma ve bayram namazlarını bu evde eda ederlerdi. Şimdi ise Cihanşa Efendi’nin himmet ve gayretiyle gayet güzel bir cam dahi inşa ettirilmiştir. Ayrıca, bu cami yakınında yine Sultan Abülhamid’in ismine izafeten Hamidiye adı verilen bir medresenin de açılmasıyla şehrimiz, bir kat daha aydınlanmıştır…’
“Uraza Bayramı” şeklinde ifade ettikleri Ramazan Bayramı’nda binlerce Müslüman camiye gelerek dua ve niyazlarla bayramı geçirirler. Caminin avlusunda kurulan kazanlarda hazırlanan pilavlar dağıtılır. Tatar, Tacik, Azerbaycan ve Türk yemekleri pişirilir. Bazen de Tatar çorbalarından olan “tokmaç” ikram edilir.
Türkiye’deki hamiyet sahibi insanlar buraları unutmamaktadır. Türkiye’den gönderilen yardımlarla iftarlar verilmekte ve kurbanlar kesilmektedir. Caminin yakınındaki Tatarlara ait kabristanda, üzerlerinde ay-yıldız işlemeleri bulunan Osmanlıca yazılı mezartaşları halen mevcuttur. Ayrıca caminin banilerinden Cihanşa Efendi’nin ailesine ait kabirler de buradadır. Görüldüğü üzere dünyanın tepe noktasında, Kuzey Kutbu’na yakın bir bölgede yer alan Perm şehrindeki Hamidiye Camii, Osmanlı’nın çok uzak diyarlardaki Müslüman ahali ile olan gönül bağını bizlere göstermektedir. Vefatının ardından geçen bir asra rağmen hâlâ hürmetle yâd edilen Sultan Abdülhamid Han’ın biz de rahmetle anıyoruz…
Comments are closed